1977'de Harvard'dan yeni mezun olan Irene
Pepperberg çok cesur bir girişimde bulundu ve bir hayvanla konuşarak
aklından neler geçtiğini öğrenmeye kalkıştı. Alex adını verdiği bir
yaşındaki bir Afrika gri papağanını, İngiliz dilindeki sesleri
çıkarmayı öğretmek amacıyla laboratuvarına götürdü. "İletişim kurmayı
öğrenirse, ona dünyayı nasıl gördüğüne ilişkin sorular sorabilirim diye
düşündüm."
Pepperberg Alex'le diyalog kurmaya başladığında, bilim
insanlarının çoğu hayvanların hiçbir düşünceye sahip olmadığına
inanıyordu. Hayvanlar sadece birer makineydi; uyaranlara tepki
göstermeye programlı, ama düşünemeyen ya da hissedemeyen robotlar...
Evcil hayvan sahibi olup da bu görüşe katılacak insan yoktur. Bizler
köpeklerimizin gözlerinde sevgiyi görür, ve elbette, Benek'in
düşündüğünü ve hissettiğini biliriz. Ancak bu tür iddialar halen çok
tartışmalı. İçgüdülerimiz bilim sayılmıyor ve insanın duygu ve
düşüncelerini bir başka hayvana yansıtması hiç de zor değil. Peki, o
halde, bir bilim insanı bir hayvanın düşünebildiğini -yani dünya
hakkında bilgi sahibi olup ona göre davranabildiğini- nasıl
kanıtlayabilir?
Pepperberg, "Alex'le yaptığım çalışmalara başlamamın nedeni de bu"
diyor. Onlarla ilk buluşmamda, Brandeis Üniversitesi'nde, Pepperberg'ün
yük vagonu boyutlarındaki penceresiz laboratuvarında oturuyorlar
-Pepperberg masasında, Alex de kafesinin üzerinde... Zemin gazetelerle
kaplı, raflara renkli oyuncaklarla dolu sepetler tıkıştırılmış.
İkisinin bir ekip olduğu açıkça görülüyor. Ve yaptıkları bu çalışma
sayesinde, hayvanların düşünebildiği görüşü o kadar da mantıkdışı
görünmüyor.
Bazı beceriler, daha yüksek zihinsel yeteneklerin önemli göstergeleri
sayılıyor: İyi bir hafıza, dilbilgisi ve simgeleri kavrama, öz
farkındalık, başkalarının davranışlarının nedenlerini anlama,
başkalarını taklit etme ve yaratıcılık... Araştırmacılar, zaman içinde
gerçekleştirdikleri yaratıcı deneylerle bu yetenekleri başka hayvan
türlerinde de belgeleyerek, bir yandan biz insanları farklı kıldığını
düşündüğümüz noktaları yavaş yavaş ortadan kaldırırken bir yandan da
bize kendi becerilerimizin kaynağına ilişkin bir kapı aralıyor.
Çalıkargaları diğer çalıkargalarının hırsız olduğunu ve saklanan
yiyeceklerin bozulabildiğini biliyor; koyunlar yüzleri tanıyabiliyor;
şempanzeler, termit yuvalarını karıştırmak için çeşitli aletler ve
hatta küçük memelileri avlamak için silah kullanıyor; yunuslar
insanların hareketlerini taklit edebiliyor. Ve papağan Alex de
şaşırtıcı derecede iyi bir konuşmacı çıkmış...
"Alex araştırmaları"nın başlamasından 30 yıl sonra bile, Pepperberg ve
-üyeleri zaman içinde değişen- bir asistanlar grubu Alex'e İngilizce
dersi vermeye devam ediyor. Daha genç iki papağanın yanı sıra insanlar
da Alex'in sürüsü işlevini görerek ona her papağanın arzu ettiği sosyal
ortamı sağlıyor.
Ne kadar küçük olursa olsun, her sürü gibi bu sürüde de dramatik
olaylar eksik olmuyor. Alex diğer papağanların üzerinde baskı kuruyor,
zaman zaman Pepperberg'e kızıyor, gruptaki diğer kadınlara ancak
tahammül ediyor, bir erkek asistan ziyarete geldiğinde kendini
kaybediyor. (Alex'in bana ne kadar mesafeli olduğunu gören Pepperberg,
"Erkek olsaydın, şu an omzuna tünemiş, kulağına fıstık kusuyor olurdu,"
diyor.)
Pepperberg, Alex'i Chicago'daki bir evcil hayvan dükkânından almış. Onu
mağazada çalışan kişinin seçmesine izin vermiş; çünkü, daha sonra diğer
bilim insanlarının, çalışmaları için bilerek diğerlerinden akıllı bir
kuşu seçtiğini düşünmelerini istememiş. Alex'in beyninin ceviz içi
kadar olması, çoğu araştırmacıya, Pepperberg'ün türlerarası iletişim
çalışmasının boşa çıkacağını düşündürmüş.
"Bazı insanlar böyle bir şeyi denediğim için bana deli demişti," diyor.
"Bilim insanları, şempanzelerin -konuşamamalarına rağmen- daha iyi bir
çalışma konusu olacağını düşünüyordu."
Bugüne kadar şempanzelere, bonobolara ve gorillere bizlerle iletişim
kurmaları için işaret dili ve simgeler öğretildi ve genellikle
etkileyici sonuçlar elde edildi. Örneğin araştırmacılarıyla
"konuşabilmek" için yanında simgeli iletişim tahtası taşıyan Kanzi adlı
bonobo, düşüncelerini ifade etmek amacıyla simgelerden kombinasyonlar
oluşturdu. Ama yine de bu, bir hayvanın başını kaldırıp size bakması ve
ağzını açıp konuşmasıyla aynı şey değil...